3usU. Yavuz Sultan Selim oğlu ve Kanuni Sultan Süleyman’ın da babası. Kısa süren saltanatı süresince birçok fetihlerde bulunmuştur. Vefatından sonra oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından cami ve türbesi yapıldı. Yavuz Sultan Selim’in türbesinde bakan ve gören gözlerin dikkat edeceği iki önemli emanet var. Birincisi, “SİN TAŞI” diğeri ise sandukanın üzerinde bulunan çamur izi bulunan “KAFTANI” . İşte detaylar KEMAPAŞAZADENİN ATININ AYAĞINDAN SIÇRAYAN ÇAMUR Evliya Çelebi bu hali, “Sultan Selim’in kabr-i şerifinde olan mehâbet hiçbir padişah türbesinde yoktur, selîmî destarıyla güya bir ejder-i heftser-misâl yedi başlı ejder gibi kemingâhta âmâde tuzakta hazır yatar” diye tasvir eder. Sandukasının üzerinde vasiyeti gereğince Kemalpaşazâde’nin atının ayağından sıçrayan çamurlu kaftanı örtülmüştür. Bu olayın kısa hikâyesi şöyledir Mısır seferi dönüşünde atının ayağından sıçrayan çamurun padişahın kaftanını kirletmesi üzerine Yavuz Sultan Selim’in, “ulemâ ayağından sıçrayan çamurların medâr-ı zînet ve bâis-i mefharet” olacağını söyleyerek kaftanının ölümünden sonra sandukası üzerine örtülmesi vasiyetinde bulunduğu rivayet edilir. SİN TAŞI DA TÜRBEDE Yapı içeride yer yer eski nakışların izlerinin görüldüğü bir şekilde süslenmiştir. Ayrıca mermer bir levhada Şam’ın fethi ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin kabrinin bulunmasıyla ilgili ve yine İbnü’l-Arabî’ye atfedilen meşhur ibare vardır. Olayın hikayesi şöyledir Sultan Selim Han, büyük âlim Kemal Paşazade ile Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin bir kitabını okuyorlardı. Kitabın bir sayfasında Sin Şına girince Mim’in kabri ortaya çıkar, şeklinde bir ifade vardı ve ikisi de bu şifreli sözü çözmüşlerdi! Yavuz Sultan Selim Han, 24 Ağustos, 1516 tarihinde Mercidâbık Savaşını kazandıktan sonra Halebe girmiş, iki hafta sonra da oradan ayrılıp eylül ayı sonunda Şama ulaşmıştı. Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin 1240 bir kitabında geçen Sin Şına girince Mimin kabri ortaya çıkar şeklindeki bir ifadeyi, büyük âlim Kemal Paşazade ile birlikte incelemişlerdi. Burada Sin harfi Selime, Şın harfi Şama, Mimin de Muhyiddine işaret olduğu kanaatine varılmıştı… Kabri harabeye çevrilmişti! Yavuz Selim Han, Şam ve civarında bazı İslâm büyüklerinin kabirlerini ziyaret ediyordu. Çok saygı duyduğu Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin yeri ise hiç kimse tarafından bilinmiyordu. Çünkü asırlar önce, eserlerini yanlış anlayıp karşı çıkan bazı Suriye âlimlerinin de etkisiyle kabri harabeye çevrilip kaybolmuştu. İşte Yavuz Sultan Selim, buraya bir türbe, cami ve aş evi yaptırarak sonra İstanbul’a döner.5 Şubat 1518 MUHYİDDİN ARABİ KİMDİR? Muhyiddin İbn Arabi 28 Temmuz 1165 yılında günümüzün İspanya sınırları içerisinde yer alan Murcia şehrinde doğmuştur. Tam adı; Muhyiddin Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabi et- Tai El- Hatimi’dir. Şeyhü’l Ekber unvanı ile anılır. Şam, Bağdat ve Mekke’ye gitti ve orada bulunan tanınmış alimlerle görüştü. 17 yaşında olan Muhyiddin gerçek bilginin akıldan gelmediğine ilham ve keşf yolu ile elde edilebileceğine inanıyordu. Şekkaz isimli bir şeyh ile tanıştı ve ondan kuran dersleri almaya başladı. Arabi İşbiliyye’deyken hastalanıp okuma kabiliyetini kaybetti. İki sene bu halde kaldıktan sonra Sebte Şehri’ne giderek ahlak makamına erdiği söylenir. 1196 yılında Fas’a gitti. Buradaki seyahatleri sırasında büyük şöhret kazandı. 1200 yılında ilk defa hac için Mekke’ye gitti. Mekke’den sonra Ruhu’l- Kuds ve Tacu’r-Rasul isimli eserlerini yazdı. 1204 yılında Medine, Musul, Bağdad’da bulundu. Musul’da iken et-Tenezzülatu’l Musuliyye’yi yazdı. Musul’dan sonra Konya’ya geldi. Burada tanıştığı Sadreddin Konevi’nin dul olan annesi ile evlendi. Selçuk Meliki tarafından büyük hürmet gördü. Mısır’a geçti. Orada Futuhat-ı Mekkiye’deki sözlerinden dolayı hakkında idam fetvası verildi. Oradan kaçtı ve Mekke’ye geldi. 617 yılında Şam’a yerleşti. Ara sıra civar şehirlere Seyehat etti. Şam’da kendisinin Fütuhat’tan sonra en büyük eseri olarak Fusus’u kaleme aldı. İbn Arabi bu eseri rüyasında Peygamber’den ümmetine aktarmak üzere aldığını belirtmiştir. 638 yılında Şam’da vefat etti. Kabri Şam şehri dışında Kasiyun dağı eteğindedir. KEMALPAŞAZADE KİMDİR? Dönemlerinde yaşadığı üç padişahın sevgi ve saygısını kazanan Kemalpaşazâde hadis, tefsir, fıkıh gibi dinî ilimler başta olmak üzere tarih, edebiyat, felsefe, dil ve tıp alanlarında eser vermiş çok yönlü bir âlimdir. Birçok ilme olan vukufu ve bu alanlarda verdiği eserlerle XVI. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı ilim ve kültürünün en büyük temsilcilerinden biri olarak görülmektedir. Muhyiddin Mehmed b. Pîr Mehmed, Sadî Sâdullah Efendi, Muslihuddin Mustafa, Celâlzâde Sâlih Çelebi ve Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi onun yetiştirdiği âlimlerden bazılarıdır. KAYNAKLAR Detaylar için lütfen tıklayınız Osmanlı Döneminin ilk “Ansiklopedisini yazan " şeyhülislam Yazı dolaşımı Balat, Yavuz Selim Cd. No59, 34083 Fatih/İstanbul Firma Adı Yavuz Sultan Selim Han Türbesi Adres Balat, Yavuz Selim Cd. No59, 34083 Fatih/İstanbul Mahalle Balat İlçe Fatih İl İstanbul Telefon GSM FAX Kategori Kültür Mirası Müzesi Web Mail Whatsapp Facebook Instagram Twitter Youtube Yavuz Sultan Selim Han Türbesi firması, İstanbul / Fatih ilçesinde ki Balat mahallesindedir. İstanbul 'da Kültür Mirası Müzesi arayanlar için Yavuz Sultan Selim Han Türbesi adresi Balat, Yavuz Selim Cd. No59, 34083 Fatih/İstanbul Mesai Saati Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Yavuz Sultan Selim Han Türbesi firma bilgisi Yavuz Sultan Selim Han Türbesi telefon numarası Yavuz Sultan Selim Han Türbesi adresi Yavuz Sultan Selim Han Türbesi kampanya Yavuz Sultan Selim Han Türbesi indirim Yavuz Sultan Selim Han Türbesi katalog Yavuz Sultan Selim Han Türbesi web sitesi Yavuz Sultan Selim Han Türbesi haritada ki yeri Yavuz Sultan Selim Han Türbesi konumu Fatih Yavuz Sultan Selim Han Türbesi Fatih Kültür Mirası Müzesi Fatih Kültür Mirası Müzesi telefon no Fatih Kültür Mirası Müzesi firması İstanbul Fatih Yavuz Sultan Selim Han Türbesi İstanbul Fatih Kültür Mirası Müzesi İstanbul Fatih Kültür Mirası Müzesi firması İstanbul Fatih Kültür Mirası Müzesi sektörü İstanbul Fatih Kültür Mirası Müzesi işletmeleri Yavuz Sultan Selim Türbesi, İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan Yavuz Selim Cami'nin yanına, Osmanlı Devleti padişahlarının dokuzuncusu olan Yavuz Sultan Selim Han hatıratı olarak oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1520 senesinde mimar Acem Ali'ye yaptırılmış türbedir. Türbe; beş kemer, dört renkli sütun ve iki sıralı pencerelerden oluşmaktadır. Başında selimi kavuk olan anıtın başucunda Yavuz Sultan Selim Han'ın tahta ilk çıktığı tarih ve öldüğü tarih sırma yazılarla yazılmıştır. Türbenin sekizgen şeklinde planlı bir yapısının olması klasik Osmanlı mimarisi üslubunda olduğunu gösteriyor. Yivli kubbeye sahip olan Yavuz Sultan Selim Han anıtı mermer bir kaide üstünde, sedef kakmalı bir parmaklık içinde, türbenin orta bölümünde yer almaktadır. Türbenin içerisinde; bazı önemli mücadelelerinin, Yavuz Sultan Selim'in kendi ağzından kardeşi Şehzade Korkut'a yazıp gönderdiği mektubunun tablo olarak işlenip, türbe duvarında yerini aldığını görüyoruz. Yavuz Sultan Selim türbesinin iç kısmının sağ tarafı ve sol tarafında bulunan çini panolar dikkat çekiyor. Bu çinilerin 16. yüzyılın ilk dönemlerine ait sır altı tekniğinde panolar olduğu söyleniyor. Türbe, ağaç işlemesi yönünden de son derece dolgun görünüyor. Giriş kapısı 16. yüzyılın özelliklerini yansıtan, yoğun iş gücü harcanmış sanat eseri olarak görünüyor. Ayrıca türbenin içerisinde, İslam dini için kutsal yer olarak görünen Kabe'nin bir maketi bulunuyor. Fatih Sultan Mehmed'in torunu, İkinci Beyazid'in oğlu ve Kanuni Sultan Süleyman'ın babası olan Yavuz Sultan Selim Han, 1470 yılında Amasya'da dünyaya gelmiştir. Gençliğinde Trabzon sancakbeyliği yapmıştır. 1512 yılında 42 yaşındayken, babasının tahttan ayrılması üzerine Osmanlı padişahı olmuştur. Hemen hemen sekiz yılı biraz aşkın süren saltanatı boyunca babası İkinci Beyazid daha hayattayken kardeşleri Şehzade Korkut ve Şehzade Ahmet ile mücadelede bulunmuştur. Hükümdarlığı süresi içerisinde Kuzey Irak, Lübnan, Filistin, Suriye, Doğu Anadolu, Mısır ve Hicaz'ı Osmanlı topraklarına katarak devletin sınırlarını iki kat genişletmiştir. Ayrıca Mısır'a yaptığı sefer ile Abbasilerde bulunan halifelik emanetini alarak hilafeti Osmanlı Devleti padişahlarına bağlamıştır. 1516 yılında İstanbul'da ilk olacak tersaneyi kurup, bu tersanede gemi gemiler inşa ettirerek büyük bir donanma kurmuştur. 1520 senesinde son seferine doğru yol alırken Çorlu Ovasında hastalanıp vefat etmiştir. Yavuz Sultan Selim, 1470 yılında Amasya’da doğdu, Babası İkinci Beyazıt olup annesi ise Gülbahar Hatun olmaktadır. Bu yazımızda kısaca hayatını anlatacağız. Yavuz Sultan Selim Kanuni Sultan Süleyman’ın babasıdır ve 8 yıllık saltanatı süresince Osmanlı hazinelerini sonuna kadar doldurmuş ve toprakları 2 katına çıkarmıştır. Az ama nerdeyse 20-30 yılda yapılabilecek işeri 8 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirmiştir. Memlük Sultanlığına son vererek, Osmanlı topraklarını Afrika kıtasına taşımayı da başaran bir hükümdar olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in sert tabiatlı olduğu ve uzun boylu siyah gözlü, azim ve irade sahibi olduğu söylenmektedir. Yavuz Sultan Selim, sakal bırakmayı sevmezdi, daha çok bıyık bırakırdı ve bıraktığı bıyık pala bıyığı idi. Sert olduğu kadar son derece duygusal bir insan olduğu da söylenen Selim, kardeşinin ölümünden sonra günlerce ağlaması da duygusal olduğuna delil olarak söylenmektedir. Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail Şah İsmail;Gel hele bre derviş, sen misin nam-u derviş?Tebriz de üstad koymaz hepsini mat nasıl bir olaydır, velasıl bu nasıl iş,Bana gelene kadar herkesi alt etmişsin. Yavuz Sultan Selim Han;Aman beyim, efendim ben garip bir dervişim,Oyunda ustacayım ondandır mat ederseniz sizinle de oynarım,Satranç oynamak benim vakti ahvalim işim. Şah İsmailGel hele oynayalım sana bir ders vereyim,Bende, seni mat edip ve yerlere sereyim,Ben ki Şah İsmail’im kim duracak karşımda,Oyun nasul oynanur sana da öğreteyim. Yavuz Sultan Selim Han;Siz beni mat ettinuz rövanşuu isterim,Bu ikinci oyunda başarılar dostluk nazar-u bir oyun içindey-um,Eğer mat olu-usam size biat eder-um Yavuz Sultan Selim İran şahı şah İsmail’i mat eder, Şah İsmail ilk kez mat edilmiştir, dayanamaz bu yenilgiyi gururuna yediremez Yavuz Sultan Selim’e bir tokat atar. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim daha önce yazılmamış bir şiir yazmıştır bu şiirin özelliği ise soldan sağa ve yukardan aşağıya aynı dizeler çıkıyor. Sanma şâhım__/herkesi sen_____/sadıkâne____/yâr olurherkesi sen___/dost mu sandın__/belki ol_____/ağyâr ol_________/âlemde bir__/dildâr oluryâr olur_____/ağyâr olur______/dildâr olur__/serdar olur… Yavuz Sultan Selim, kendini bildi bileli devlet işlerine adamış ve halk ile iç içe yaşayan bir hükümdar olmuştur. Ancak yeniçerilerin bir kısmı Sultan Selim’i sert zorlu biri olduğu için sevmez bir kısmı ise sultan Selim’i çok severdi artık savaşmak isterlerdi. Sultan Selim’i sevmeyen yeniçeriler babasının tahtta kalması için her şeyi yaparlardı. Çünkü yeniçerilerin bir kısmı, savaşmayı istemezlerdi ve Sultan Selim’in babası Beyazıd’ta genelde pek sefere çıkmazdı. Çocukluğu dedesi olan Fatih Sultan Mehmet’in dizinin dibinde geçmiş olup asil bir çocuktu dedesi Fatih Sultan Mehmet’ten pek çok bilgi öğrenmiş dedesi Fatih Sultan Mehmet pek çok tecrübesini küçük Selim’e aktarmıştı. Yavuz Sultan Selim’in öğretmenleri zamanın en iyi öğretmenleri idi. Sultan Selim, aynı zamanda bir şair idi, hatta o kadar kuvvetli bir şairdi ki şiirlerinin namı ülkesinin sınırını dahi geçmişti ve hala günümüzde sultan seliminin pek çok şiirini duymaya devam ediyoruz. Şehzade Selim 1512 yılında, babasını zorla tahttan indirmiş ve yerine tahta geçmiştir. 9. Osmanlı padişahı olmuştur. Babası Acem tehlikesini görmemiş veya görmezden gelmişti, O yıllarda pek sefere çıkmayan ve epey yaşlanan Beyazid’in durumunu kullanarak bugünkü doğu Anadolu ve güneydoğu Anadolu bölgelerini ele geçirmek istiyorlardı. Bunun üzerine bu tehlike için hiçbir adım atmayan babasını gördüğü için zorla tahttan indirdi ve yerine geçti. Toplam 8 yıl Sultanlık yapan Selim, Osmanlı ordusuna çok büyük zaferler kazandırıp pek çok yeri fethetmişti, doğu ağırlıklı fetihler yapmaya çalışan Selim, Afrika kıtasındaki Memlük Sultanlığına son vermiş ve Acemler ile girdiği pek çok savaşı kazanmıştır. Tahta geçer geçmez memleketin Trabzon eyaletinde valilik yaptığı için memleketin doğu tarafında yaşayan insanlarının sorunlarını biliyordu ilk hedefi İran’a büyük bir darbe indirmekti. Akkoyunluların katılımı ile çokça güçlenen Osmanlı Devleti, 1514’te yapılan Çaldıran Muharebesinde İranlıları yendi ve Şah İsmail kaçmak zorunda kaldı. Osmanlı ordusu bunun üzerine Tebriz’e kadar ilerledi. Ayrıca Ortadoğu’daki pek çok Musul ve Şam gibi illerin fethedilmesi de Osmanlı’nın gücüne güç kattı Şam, Memlükler ve İran’a Yapılan Seferler Yavuz Sultan Selim 2 Haziran 1516’da İstanbul’dan hareket ederek Malatya’yı fethedip güneye doğru ilerlemeye devam etmişlerdir. Sonrasında ise Mısır’da bulunan ordular kuzeye doğru çıkmış ve Osmanlı’ya saldırmak istemişlerdi. Osmanlı ordusu ise 24 Ağustos 1516’da Mercibadık mücadelesine girmiş ve Kölemenleri ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Şam’ı fethettikten sonra Sultan Selim, iki ay Şam ilinde kaldı. Tam dönme hazırlıkları yaparken, kölemenler rahat durmuyor ve gönderilen Osmanlı Elçilerini öldürüyorlardı. Bunun üzerine Mısır’a doğru ilerleyen Osmanlı Ordusu Memlükleri yani Kölemenleri fethetti. Burada da hükümdarlığını devam ettirdikten sonra, Medine ve Mekke’nin de anahtarını alarak adeta ayak bastığı her yeri fethetmeye başlamıştı. Bu tarihten sonra Halifelik makamını Osmanlılar aldı ve artık yeni ve ilk halife Yavuz Sultan Selim olmuştu kendisine okunan hutbede hatibin kendisinden “Hakimü’l-Harameyni’ş-Şerîfeyn” diye yani Mekke ve Medine’nin hâkimi diyerek bahsedilmesi üzerine itiraz etti. Hatibin ifadesini, “Hadimu’l-Harameyni’ş-Şerîfeyn” yani Mekke ve Medine’nin hizmetkarı olarak düzeltmesini istedi. Böyle mübarek bir zattı kendisi. Muhyiddin İbnü’l Arabi’nin Kabrini Bulunması Yavuz Sultan Selim Şam’a girince, Muhyiddîn İbnü’l Arabî’nin bir kerameti zuhur etti. O sağlığında, “Sîn, Şın’a girince benim kabrim bulunacaktır” diye söylemişti. Yavuz Sultan Selim’in Şam’a girişi ile Muhyiddîn İbnü’l Arabî’nin kabri keşfedildi. Geçilmez Denen Çöl ve Peygamber Efendimiz kilometrelik mesafeyi, Sîna Çölü’nü geçmek gerekiyordu. Sultan Selim bu güç işi hiçbir zayiat vermeden, herhangi bir ikmal güçlüğü çekmeden on üç günde başardı. Tarihte adını askeri deha olarak yazdıran Napolyon bile, Yavuz’dan 300 yıl sonra bu işi başaramamış ve Fransız askerleri susuzluktan çıldırarak birbirlerini vurmuşlardı. Birinci dünya savaşında, yeni teknolojinin verdiği imkânlarla bile bu çölün, ancak on bir günde geçilmiş olması düşünülürse, Yavuz’un yaptığı işin büyüklüğü bir kez daha anlaşılır. Bu çöl öyle bir çöl idi ki, sanki sabahı cehennem; gecesi ise, bir buz diyarı idi. Gün içinde 50 derece ile eksi 25 arasında değişen bir iklime sahipti. Çöl aşılırken Yavuz Sultan Selim atından indi, yürümeye başladı. Tabi ki Sultan atından inince atı olan herkes atından indi sultan yürürken ata binmek olmazdı. Askerler, paşalar ve devlet erkanı hayret ve dehşet içinde idi, “Atların bile kanının kaynadığı, zor yürüdüğü bu çölde Sultan, niye atından indi, yürümeye başladı?” diye fısıltılar başladı. Paşalar ve devlet erkanı, Yavuz’un yakın arkadaşı Hasan Can’a bu durumun neden olduğunun sorulmasını istediler zaten bu soruyu Hasan can dışında başka kimse sormazdı Hasan Can, Yavuz Sultan Selim’e, bu halin neyin nesi olduğunu sorunca, Yavuz, “Hasan Can görmüyor musun, önümüzde Allah Resulü Fahr-i Kâinat Efendimiz yürüyor” dedi. Yavuz Sultan Selim’in Vefatı Kendisi ilk Osmanlı halifesi iken aynı zamanda 88. İslam halifesidir. Sultan Selim 1520’de yakalandığı Şirpençe hastalığından kurtulamadı ve çıbanlarla birlikte hayatını kaybetti. Sultan’ın naaşı kendi yaptırdığı Fatih ilçesindeki bir bahçeye defnedildi. Sultan Selim 1520’de öldükten sonra yerine oğlu Süleyman ve bizim bildiğimiz adı ile Kanuni Sultan Süleyman geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet hayatı kısaca okumak isterseniz ilgili makaleyi okuyabilirsiniz. Allah’a emanet olun. Vesselam.

yavuz sultan selim han türbesi